Show Me How To Live
18 mayıs 2017 günü sabah saatlerinde uyandığımda son dakika haberi olarak Chris Cornell’in hayatını
kaybettiğini geçiyordu ajanslar. Daha önce birçok şarkısını dinlediğimiz bir
rock efsanesi daha kayıp gitmişti. Detroit’te verdiği son konserde son
parçasını Led Zeppelin’in “In My Time of Dying” ile sonlandırdıktan sonra olanları
biliyorsunuz. Grunge piyasasının belki de metal müziğe en yakın müziğini yapan
insan artık yoktu.
Soundgarden döneminden
başlarsak yukarıda bahsettiğimiz gibi grunge
akımındaki diğer gruplara kıyasla metal etkileşimlerinin daha baskın olarak hissedildiği
şarkılara imza attılar. Black hole sun, outshined gibi döneminin ötesinde
işlere imza attılar, ama çeşitli görüş ayrılıklarından dolayı grup dağıldı.
Rage against the machine
grubunu dinlerken Tom Morello’nun daha sonra yaptığı işlere göz gezdirirken Audioslave
adlı grubu kurduklarını fark ettim. Ratm’ın solisti hariç kurdukları grubun
parçalarının çok duygusal olması belki de buna itmiştir bilmiyorum ama
hayatımda duygusal olarak ne zaman boşluğa düşsem açar onları dinlerdim. Küba’da
konser veren ilk Amerikan kökenli grup olmaları ve bunu ücretsiz yapmaları da
grubu açıklıyor bana göre.
Audioslave dağıldıktan sonraki dönemdeki Rock’n Coke 2007 performansı da hala akıllarda. Eddie
Vedder ile arkadaşlıkları belki de Eddie’nin Pearl Jam’i asıl kurma sebebi
olabilir. Temple of Dog’un çıkardığı tek albümden sonra Chris hariç kurulan
grubu bilmeyen yoktur herhalde.
Sanırım
akımın son ayakta kalan sanatçılarından biriydi. Milyonlarca hayranı vardı. İstediği
an grup kurabileceği arkadaşları vardı. Grubunu kurduğu zaman onlara kapılarını
açmayacak kayıt şirketleri yoktu. Bunların onun için ifade etmemesini belki de
bu şekilde ifade etmek istemişti. Tıpkı sözleri ölümü bekleyen bir adam olarak
tanımlanabilecek Like a stone’da geçtiği gibi..
‘’And on my deathbad, I will pray to the gods
and the angels’’
Fotoğraf: Bantmag (illüstrasyon:
Deniz Pasha)
Yorumlar
Yorum Gönder