Futbol ve sermaye ilişkisi-2


  İlk yazımda giriş yaptığım futbolun patronlarından veya yöneticilerinden bahsetmeye başlayalım. Kim bu localarda oturan pardösülü isimler? Taraftara yakınlar mı, şehir hakkında bilgileri var mı ve en temel soru neden stada gelip maçı izlemek yerine takımı yönetmeyi seçtiler? Bugün olaya oyunun en büyük paydaşlarından biri olduğu herkes tarafından bilinen taraftarlar gözünden bakacağız.
    Bir futbol taraftarı ne anlam ifade eder? Kulüple beraber her deplasmana, her yola giden insanlar olarak adlandıracağımız bu topluluk kulübün sahibinden ne bekler? Öncelikle takımın her zaman daha kaliteli oyuncularla donatılmasını ve daha profesyonelce yönetilmesini beklerler. Peki her sahipli kulüp profesyonelce mi yönetiliyor? Bence hayır, çünkü bazen sahipler harcayacakları paraları adeta kıskanarak gereğinden çok daha ucuza gitme yoluna gidiyor ve bu durum genelde ters tepiyor. Kulüplerin ismini ve kredi gücünü kullanarak kulüp üstünden borçlanan takım sahipleri bile var.(örn: Manchester United) Türkiye’de bazı takım sahipleri taraftar derneklerine bir deplasman otobüsü bile ayarlamadığı için eleştiriliyor. Taraftar e-bilet alarak ve üstün güvenlik kontrollerinden geçerek girdikleri statlarında her şeye rağmen takımlarını desteklemekten vazgeçmiyor. Ama takım sahipleri taraftar derneklerini de yönetmek istiyor mu? Bazı kulüplerde takım sahipleri artık o kadar taraftar derneklerini kontrol altına almayı kanıksamış ki kendilerine yakın bir taraftar grubu daha kurup diğer grubu stadın içine sokmamaya çalışıyorlar.(örn: Psg)Taraftar bu gibi sorunlarla uğraşırken basın sürekli onlara mı kötü gösteriyor yoksa onlar gerçekten karanlık işlere mi giriyorlar? Ben bu konuya girmemeyi seçeceğim çünkü çok geniş bir konu bana göre. Belki bir gün bir taraftar ile bu konu hakkında konuşursak o zaman değiniriz. Takım sahipleri neden taraftarı kontrol altına almak istiyor? Çünkü kendilerine tribünlerden muhalif sesler yükselmesini duymak istemiyorlar. Bazı takım sahiplerinin bulundukları ülke hükümetleri ile daha önce iş yaptıkları veya hükümetle ters düşmemek için bunu muhalifliği direkt sonlandırmaya çalışarak, ‘ya benlesin ya da yoksun’ hükmüne çeviriyor olabilirler. Taraftar derneklerinin her türlü baskıya rağmen ev sahibi oldukları maçlara girmeyip deplasman maçlarını bekleyen insanlardan oluştuğunu herkes biliyor. Taraftar derneklerinin bu duruma tepkisi o yokken biz vardık şeklinde oluyor.
 Sonuç olarak artık maçlar daha fazla televizyondan izleniyor ve taraftarların yaşadıkları bu durum bana göre izleyenlerin çoğunun umurunda değil. Onlar sadece oyunun içindekilerle ilgileniyorlar. Belki takım sahipleri gelecekte yayın gelirleri daha da yükselirse maç günü gelirlerini yok sayıp tarafsız sahalarda bile maçları oynamak isteyebilir. Çünkü artık kulüp yönetimleri taraftardan maç günü gelsin store’dan alışverişini yapsın, otursun uslu uslu maçını izlesin ve sonra evine gitsin biçiminde bir taraftarlık istiyor.
 Bu yazıyı burada bitirme kararı alırken, yakında çıkaracağım yazılarıma satıldıktan sonra başarısız olan kulüplerle devam edeceğim. Görüşmek üzere.

                                                                                                            ABDULLAH YELEN

Yorumlar

Popüler Yayınlar